Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Türk Ceza Kanununda ve Kişisel Verilerin Korunması Kanununda Mevcut Yaptırımlar ile Bu Yaptırımlara Karşı Hukuki Çareler
- yalcintorun
- 27/11/2020
Av.Muhittin Yoran
Türk Ceza Kanununda Yer Alan Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Hükümler:
»Kişi mahremiyetinin ve özel hayatın korunması hakkının bir uzantısı olarak “kişisel verilerin korunması” hakkının ihlal edilmesi durumunda, failler hakkında getirilen cezai ve idari yaptırımlarla, söz konusu hakkın korunması amaçlanmıştır.
»Bu bağlamda; kişisel verilerin korunması amacıyla uygulama alanı bulan ceza hukuku yaptırımları olarak; 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun (KVKK) 17.maddesinin yaptığı atıfla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yer alan;
→TCK-135 Md. ile “kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi suçu”,
→TCK-136 Md. ile “kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu”,
→TCK-137 Md. ile bu iki suçun nitelikli halleri ve
→TCK-138 Md. ile “kişisel verileri yok etmeme suçu” düzenlenmiştir.
»TCK’nın bahsedilen bu madde hükümlerinde;
— TCK-135.md.1.fıkrada, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verileceği, 2.fıkrada, bu kişisel verilerin kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı;
— TCK-136.md.1.fıkrada kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişinin, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, 2.fıkrada ise suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek cezanın bir kat artırılacağı;
— TCK-137.md’sinde, nitelikli haller olarak, bu suçların kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde, verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı;
— TCK-138.md’sinde de kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezası verileceği, ayrıca suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması hâlinde verilecek cezanın bir kat artırılacağı düzenlenmiştir.
»Yukarıdaki suçlara ilişkin uyuşmazlıklara; 5235 Sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12.maddesi gereğince bu suçların cezalarının üst sınırının 10 yılı aşmadığı ve maddede düzenlenen katalog suçlar arasında olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, (5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) yetki kurallarını düzenleyen 12.madde ve devamındaki hükümlere göre suçun işlendiği yerdeki) Asliye Ceza Mahkemelerinde bakılması gerekmektedir.
»Genel bir düzenleme olan TCK-135,136 ve 138 maddelerde düzenlenen suçların tanımından herkes tarafından işlenebileceği, ancak ayrıca 2016 yılında yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun (KVKK) 17.maddesinin TCK’ya atıf yapması nedeniyle, Veri İşleyen ve Veri Sorumlusu (KVKK’nın tanımlar başlıklı 3.madde ğ) fıkrasında “Veri işleyen: Veri sorumlusunun verdiği yetkiye dayanarak onun adına kişisel verileri işleyen gerçek veya tüzel kişi” ve 3.madde ı) fıkrasında “Veri sorumlusu: Kişisel verilerin işleme amaçlarını ve vasıtalarını belirleyen, veri kayıt sisteminin kurulmasından ve yönetilmesinden sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır) tanımlarına uyan gerçek ve tüzel kişilerinde suç faili olabilecekleri anlaşılmaktadır.
»Tüzel kişilerin ceza sorumluluğu TCK-20.maddede ve tüzel kişiler hakkında uygulanacak cezalar TCK-60.maddelerde düzenlenmiş olup, bu suçların karşılığı olarak öngörülen hapis cezaları, TCK-20.md.1.fıkradaki ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi sebebiyle sadece gerçek kişilere uygulanabilen yaptırım türlerinden biridir. Bu cezaların tüzel kişilere uygulama alanı bulunmadığından tüzel kişiler tarafından bu suçların işlenmesi halinde:(1) Tüzel kişiliğin organlarının veya temsile yetkili gerçek kişilerin cezai sorumluluğunun doğması ve (2) TCK-20.md.2.fıkradaki “Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.” hükmü doğrultusunda güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi mümkün olabilecektir.
»Tüzel Kişilerin bu fiilleri işlemeleri halinde haklarında TCK-60 maddede yer alan (Faaliyet İzninin İptali, Eşya Müsaderesi ve Kazanç Müsaderesi) güvenlik tedbirlerine hükmedilebilmesi için, suçu düzenleyen TCK’da veya özel kanunda bunun özel olarak belirtilmesi gerekmektedir (TCK-m.60/f4). Bu durumda TCK-140 maddede yer alan “Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”hükmü doğrultusunda Veri Sorumlusu ya da Veri İşleyen sıfatı taşıyan Tüzel Kişilerin bu fiilleri işlemeleri halinde:(1) Tüzel Kişiliğin organlarının veya temsile yetkili gerçek kişilerin cezai sorumluluğunun doğması ve aynı anda (2) Suçun tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde Tüzel Kişilik hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi mümkün olabilecektir.
»Bir diğer önemli husus ise bir fiilin hem bir suç hem de bir kabahat teşkil etmesi durumunda nasıl hareket edileceğine ilişkindir. Bu Konuya 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 15.maddesi 3.fıkrasında getirilen “Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır.” hükmü ile Ceza Hukukundaki aynı fiil nedeniyle sanığın ancak bir defa yargılanabilmesi ve bir defa cezalandırılabilmesini ifade eden Ne Bis İn İdem İlkesi’ne uyumlu bir çözüm getirilmiştir.
»Türk Ceza Kanununda zamanaşımı, dava ve ceza zamanaşımı olmak üzere iki şekilde düzenlenmiş olup, zamanaşımı süresinin geçmesi ile devletin cezalandırma yetkisi ortadan kalkmaktadır. Dava zamanaşımı süresinin geçmesi halinde bu durum, kamu davasının açılmasına veya bakılmakta olan bir davanın devam edilmesine engel olmakta; ceza zamanaşımı süresinin geçmesi ile ise, kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazına başlanması engellenmektedir.
»Dava zamanaşımı süresi, her suç için Kanunda ayrı ayrı öngörülen cezanın üst sınırı dikkate alınarak ve TCK-66.md.1.fıkradaki ayrımlara göre belirlenir. TCK-135, 136 ve 138.maddelerde düzenlenen kişisel veriler aleyhindeki bu suçlarda öngörülen cezaların üst sınırı beş yılı aşmamakta olduğundan ve bu durum TCK-66.md.1.fıkra e)bendindeki “Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl” ibaresine uyduğundan dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Ceza zaman aşımı süresi ise TCK-68.Md.1.fıkra e) bendine göre 10 yıldır.
»TCK-135, 136 ve 138.maddelerde düzenlenen kişisel veriler aleyhindeki bu suçlarda da, CMK-102.md.de yer alan koşulların gerçekleşmesi halinde Hakim şüpheli veya sanıklar hakkında tutukluluğa hükmedebilir. Tutukluluk süresi; CMK-102.md.1.fıkradaki “Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.” hükmü gereğince en çok bir yıla kadar, zorunlu hallerde bir yıl altı aya kadar uzatılabilir.
»Kişisel verilerin kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve kişisel verileri yok etmeme suçlarının soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı değildir. (TCK-139.md.)
»Yargılama sonucunda, bu suçların karşılığı olarak bir yıl veya daha az süreli hapis cezasına (kısa süreli hapis cezası) (TCK-49.md.) hükmedilmesi halinde ve TCK’da yazan şartlar mevcutsa Hâkim, bu cezaları adli para cezası da dâhil olmak üzere seçenek yaptırımlara çevirebilir.(TCK- 50.md.)
»Yargılama sonucunda, bu suçların karşılığı olarak iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adlî para cezasına hükmedilmesi halinde ve CMK-231.md.6.fıkrada yazan şartlar oluşmuşsa Hâkim, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmayacağını ifade eden Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Kararı verebilir.
»Bu suçların işlenmesi sonucu Asliye Ceza Mahkemelerince hükmedilen cezalara karşı CMK-272-285.md.de yer alan İstinaf ve CMK-286-307.md.de yer alan ve Temyiz hükümlerine göre olağan kanun yoluna başvurulabilir. Asliye Mahkemesince verilen bahse konu hüküm hürriyeti bağlayıcı bir ceza ise, hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içinde istinaf başvurusu yapılabilir(CMK-273.md). Bu suçlarda sadece hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları söz konusu olabildiğinden ve bunlarda (CMK-272.madde 3.fıkra a) bendi gereğince) istinaf kapsamı dışında kaldığından, adli para cezalarına karşı istinaf yoluna başvurulamayacaktır.
»İstinaf Talebi üzerine yapılan yargılama sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf Mahkemesi) tarafından; 1) istinaf başvurusunun esastan reddi, 2) hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi, 3) hükmün bozulması ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesi 4) ilk derece mahkemesinin hükmünün kaldırılarak mahkûmiyet veya beraat kararları verilebilir.
»Bölge Adliye Mahkemelerinin bozma dışındaki kararları temyize götürülebilir. Ancak, hükmedilen cezanın miktarı ve suç türü bakımından bazı istinaf mahkemesi kararları aleyhine temyiz kanun yolu kapatılmıştır. Örneğin TCK-135,136,137 ve 138. Maddede yer alan ve incelememize konu suçlardan ötürü, Asliye Ceza Mahkemesinde verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları aleyhine CMK-286.madde, 2.fıkra a) bendi gereğince temyiz kanun yoluna başvurulamayacaktır. Temyiz yolu kapalı olan diğer kararlar CMK-286.maddenin diğer fıkralarında sayılmıştır. Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde yapılabilir(CMK-291.madde).
»Uzlaştırma kapsamında olan suçlar, kural olarak soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi suçlar olduğundan; bu nitelikte olmayan bu suçlar; faili bakımından TCK-253.madde 1.fıkra c)fıkrasındaki “Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.” istisna hükmü hariç olmak üzere, TCK-253 ila 255.madde arasında düzenlenen “Uzlaştırma” hükümlerine tabi değildir.
»TCK’nın Nitelikli Haller başlıklı 137.Md.1.fıkrasında; “kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi (TCK-135.md.)” ve “kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK-136.md.)” suçlarının; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde öngörülen cezanın yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir. “Kişisel verileri yok etmeme (TCK-138.md.)” suçu ise nitelikli haller kapsamı dışında bırakılmıştır. Bunun yanında, Disiplin Hukukundaki disiplin soruşturmasının adli soruşturma veya kovuşturmadan bağımsızlığı ilkesi çerçevesinde, kişisel verilerin korunmasında caydırıcı etkiyi artırmak amacıyla, örneğin kolluk görevlilerinin disiplin hükümlerini düzenleyen 7068 Sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanunun 8.md.6.fıkra z), aa) ve bb) bentlerinde üç ayrı disiplinsizlik fiili düzenlenerek, bu fiillerin kolluk görevlisi tarafından işlenmesi halinde ayrıca meslekten çıkarma cezası verilmesi öngörülmüştür.
Kişisel Verilerin Korunması Bağlamında İdari Para Cezaları:
»İncelememizin asıl konusunu oluşturan Kişisel Verilerin Korunması Kapsamında Uygulanan İdari Yaptırımlar ise 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununda ele alınmıştır.
»6698 sayılı KVKK-18.md’de Kabahatler başlığı altında idari yaptırımlar düzenlenmiştir. Bu başlıkta sayılan hususlara aykırı davranan gerçek veya tüzel kişi veri sorumlularına 6698 sayılı KVKK-22/ğ.md. ile verilen yetki gereğince Kişisel Verileri Koruma Kurulunca idari para cezası verilmesi öngörülmüştür.
»Buna göre;
— Aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler için 5.000 TL’den- 100.000 TL’ye kadar (2020 yılı yeniden değerleme oranına göre: 9.012 TL’den- 180.263 TL’ye kadar) (KVKK-md.18/1-a),
— Veri güvenliğine ilişkin gerekli tedbirleri almayanlar için 15.000 TL’den- 1.000.000 TL’ye kadar (2020 yılı yeniden değerleme oranına göre: 27.031 TL’den- 1.802.640 TL’ye kadar) (KVKK-md.18/1-b),
— Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından alınan kararların gereğini yapmayanlar için 25.000 TL’den-1.000.000 TL’ye kadar (2020 yılı yeniden değerleme oranına göre:45.062 TL’den- 1.802.640 TL’ye kadar) (KVKK-md.18/1-c),
— Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edenler için de 20.000 TL’den-1.000.000 TL’ye kadar (2020 yılı yeniden değerleme oranına göre:36.050 TL’den- 1.802.640 TL’ye kadar) (KVKK-md. 18/1-ç) idari para cezaları verilmektedir.
İdari Para Cezalarının Yargısal Denetimi:
İdari Para Cezalarının Yargısal Denetiminde Görevli Yargı Yeri ve Mahkeme:
»Bağımsız düzenleyici bir idari organ olarak Kişisel Verileri Koruma Kurulunca verilen idari para cezalarının Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ilkesi gereğince yargı denetimine tabi olacağı konusunda kuşku olmamakla birlikte, bu denetimin idari yargı yerlerinde mi, yoksa adli yargı yerlerinde mi yapılacağı konusu hukukumuzdaki en tartışmalı konulardan biri olmuştur.
»Mevcut hukuk sistemimizde idari yaptırımların yargısal denetimlerinin nasıl yapılacağı; idari yaptırım içeren kanunlar için genel kanun mahiyetini koruyan 5326 sayılı Kabahatler Kanununun aşağıda belirtilen 3.madddesi hükmü ile şu şekilde düzenlenmiştir:
“Genel kanun niteliği
Madde 3- (Değişik: 6/12/2006-5560/31 md.) (1) Bu Kanunun; a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır”
»O halde, görevli yargı yerini belirlemede ana kıstas, bu hüküm gereğince; idarenin idari para cezası için dayanak aldığı kanunda yargı denetimine ilişkin bir hüküm olup olmadığına bakarak belirlenebilecektir. Eğer yargı denetimine ilişkin söz konusu kanunda bahsedilen idari yaptırımların idari yargı yerlerinde denetleneceğine ilişkin özel bir hüküm bulunmuyorsa, bu denetimin adli yargıda ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunda belirtilen usul ve esaslara göre yapılması gerekmektedir.
»6698 sayılı KVKK hükümleri bu doğrultuda incelendiğinde, idari yaptırımların yargısal denetimine yani kanun yoluna özel bir hüküm sevk edilmediğini, bu sebeple de idari yaptırımların yargısal denetiminin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 27.maddesine göre adli yargı yolu ile (sulh ceza hakimlikleri) yapılacağı açıktır.
»Haksız ve hukuka aykırı olarak Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından verilmiş idari para ceza kararlarına karşı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinde “Başvuru Yolu” adı verilen adli yargılama usulü getirilerek, sulh ceza mahkemeleri (5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen Ek Madde-1 ile sulh ceza mahkemesine yapılan atıflar sulh ceza hâkimine yapılmış sayıldığından sulh ceza hakimlikleri) maddi hukuk ve usul hukuku yönünden yargı denetimini yapmakla görevli kılınmıştır.
»Başvuru yolu; Cumhuriyet savcısının katılımının olmaması sebebiyle ceza muhakemesi bakımından yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Kanununda yer alan şahsi davaya, muhatabın İdare olması ve işlemin idari karar olması sebebiyle de iptal davasına benzetilebilecek, bir hak arama yöntemi olarak düzenlenmiştir.
»Ancak; Kabahatler Kanununun 27.md.8.fıkrasındaki “İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür” hükmüyle bu genel kurala bir istisna getirilmiş olup, 27.maddenin diğer hükümleri de şu şekildedir:
“Başvuru yolu
Madde 27- (1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine (sulh ceza hakimliğine) başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir.
(2) Mücbir sebebin varlığı dolayısıyla bu sürenin geçirilmiş olması halinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilir. Bu başvuru, kararın kesinleşmesini engellemez; ancak, mahkeme (sulh ceza hakimliği ) yerine getirmeyi durdurabilir.
(3) Başvuru, bizzat kanunî temsilci veya avukat tarafından sulh ceza mahkemesine (sulh ceza hakimliğine) verilecek bir dilekçe ile yapılır. Başvuru dilekçesi, iki nüsha olarak verilir.
(4) Başvuru dilekçesinde, idarî yaptırım kararına ilişkin bilgiler, bu karara karşı ileri sürülen deliller açık bir şekilde gösterilir. Dilekçede ayrıca, başvurunun süresinde yapılmasını engelleyen mücbir sebep dayanaklarıyla gösterilir.
(5) İdarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir.
(6) Soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı başvuru da bu itiraz merciinde incelenir.
(7) Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir.”
»Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan en önemlisi; denetimin idari yargı yerlerinde yapılması durumunda; idari para cezasının iptali davasındaki idari işlem teorisine uygun bir şekilde, idari işlemin unsurları bakımından ve usul bakımından idari yargılama hukuku usul ve kurallarına göre denetimin yapılması gerekiyorken, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun getirdiği sistemin idari bir işlemin ötesinde, ceza hukuku ve ceza muhakemeleri hukukunun genel prensipleriyle ve usul kurallarıyla yakın ilişki içinde olduğu gerçeğidir. Nitekim, Kabahatler Kanununda, kanunilik, zaman ve yer bakımından uygulama, sorumluluğun esasları, hukuka uygunluk nedenleri ile kusurluluğu ortadan kaldıran sebepler, teşebbüs, iştirak, içtima, zamanaşımı gibi ceza hukukunun bir çok temel ilkesine yer verilmiştir.
Yetkili Sulh Ceza Hakimi:
»Kabahatler Kanununun 22.md.4.fıkrasına göre 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) yer bakımından yetki kuralları kabahatler açısından da geçerlidir. Yetki kuralını belirleyen CMK-12.md.1.fıkraya göre; ANA KURAL: suçun (kabahatin) işlendiği yer mahkemesi, davaya bakmaya genel yetkili mahkeme olacaktır. Ayrıca CMK-12.madde kapsamında; teşebbüs, kesintisiz suç ve zincirleme suçlar bakımından CMK-12/2.fıkra, suçun basılı bir eserle işlenmesi halinde CMK-12/3.fıkra, hakaret suçları, tutukluluk ve hükümlülük söz konusuysa CMK-12/4.fıkra; görsel ve işitsel yayınlarla işlenmesi durumunda 12/5.fıkra uygulama alanı bulacaktır.
»Diğer yandan özel yetki kurallarını düzenleyen CMK-13.md’ye göre; suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkili olacak; şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili olacak; Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkili olacaktır. Bunun yanında diğer özel hallerde yetkili mahkeme CMK-14, 15 ve 16. maddedeki kurallara göre bulunacaktır.
»Eğer Kurul kararlarına karşı, Kabahatler Kanunu kapsamında “Başvuru Yolu” öngörülmemiş ve CMK’nın yer bakımından yetki kurallarına atıf yapılmamış olsa idi; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (“İYUK”) madde 32/1 uyarınca dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olarak, Kurul kararları Ankara İdare Mahkemelerinin önüne gelecek, maddi anlamda idare hukukunun, usul bakımından idari yargılama usul hukuku kurallarının uygulanması gerekecekti.
Başvuru süresi
»İdari para cezalarına karşı başvuru yolunu kullanma (dava açma) süresi; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunundan (IYUK) farklı olarak, Kabahatler Kanununun 27.madde 1.fıkrasında yer alan hükme göre, kararın tebliğ veya tefhiminden itibaren en geç 15 gün olarak düzenlenmiştir. Bilindiği gibi, IYUK-7.maddesine göre dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
YAPILACAK BAŞVURU HARCA TABİ DEĞİLDİR. (Kabahatler Kanunu Md.31)
Başvurunun İncelenmesi ve Karar:
»Başvuru üzerine Sulh Ceza hâkimliği öncelikle Kabahatler Kanunun 28.madde 1.fıkrası gereğince; başvuru süresinin geçirilip geçirilmediği, başvuruya bakmaya yetkili olup olmadığı, başvuru sahibinin başvuru yapmaya hakkı olup olmadığı konularında ön inceleme yapar, ön inceleme sonunda bu şartlar karşılanmıyorsa duruma göre, ya başvurunun yetkili sulh ceza hakimine gönderilmesine veya başvurunun usulden reddine kararı verir. Başvuru içeriğinde bu şartlar karşılanıyorsa başvurunun usulden kabulüne karar verir.
»Usulden kabul edilen bir başvuru dilekçesinin bir örneği 28.madde 2.fıkrası gereğince; Kişisel Verileri Koruma Kuruluna tebliğ edilir, Kurul bu dilekçeye karşı cevaplarını, idari para cezasına ilişkin dosyayla birlikte tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Sulh Ceza Hâkimine gönderir.
»Sulh Ceza Hâkimi, başvuru sahibine Kurul’un cevap dilekçesini tebliğ eder; talep üzerine veya re’sen tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir. Hâkim, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan taraflara son sözünü sorar ve son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.
»Sulh Ceza Hakimi, “başvurunun reddine”, “idarî yaptırım kararının kaldırılmasına” veya idarî para cezasının miktarını azaltarak “başvurunun (kısmen) kabulüne” karar verebilir. (Kabahatler Kanunu 28.maddesi 9.fıkra)
»Üçbin Türk Lirası dâhil ((2020 yılı yeniden değerleme oranına göre 5.404 TL) idarî para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. (Kabahatler Kanunu 28.maddesi 10.fıkra)
Başvuru Konusu Olabilecek Hatalı İdari Uygulamalar:
»İdari Para Cezası düzenlenirken savunma hakkının kullandırılmaması,
»İdari Para Cezası Kararında gerekçe olmaması,
»İdari Para Cezası Kararının tarafsızlık ilkesine aykırı olarak alınması,
»İdari Para Cezası Kararını veren idari organın, yaptırım içeren hükümdeki alt ve üst sınır arasındaki takdir yetkisini hatalı kullanması,
»İdari Para Cezası Kararının yetkili idari organ dışında (Kabahatler Kanununun İdarî yaptırım kararı verme yetkisini düzenleyen 22.maddenin 2.fıkrasına göre “Kanunda açık hüküm bulunmayan hallerde ilgili kamu kurum ve kuruluşunun en üst amiri bu konuda yetkilidir.” 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununda bu konuda açık bir düzenleme bulunmadığından, bu durumda idari para cezası kararlarının Kurul Başkanı tarafından verilmesi gerekmektedir.) başka bir kişi veya organ tarafından verilmesi,
»Kabahatler Kanunu 20.maddede yer alan soruşturma zaman aşımı sürelerinin aşılması,
»Kabahatler Kanunu 21.maddedeki yerine getirme zamanaşımı sürelerinin aşılması,
»İşlenen fiilin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununda yazan kabahatlerin tanımına uymaması (tipiklik şartını taşımaması),
»Kişisel Verilerin Korunması Kurulunun İdari Para Cezalarında kıyas yasağına aykırı (kanunilik ilkesine aykırılık) olarak idari para cezası kararı vermesi,
»Aynı fiilden dolayı çifte cezalandırma yasağına aykırı idari para cezası kararı vermesi,
»Esasa ve Usule İlişkin Diğer Hatalı Uygulamalar.
Sulh Ceza Hâkimi Kararına Karşı İtiraz Kanun Yolu
»Hakkında idari para cezası uygulanan veri sorumlusunun 15 günlük bu süreyi, sulh ceza hâkimine başvurmadan geçirmesi durumunda idari para cezası kararı kesinleşir. Eğer veri sorumlusu süresi içinde Sulh ceza hâkimine başvurmuş, ancak başvurusu kabul görmemişse, Kabahatler Kanunu 29.maddesi 1.fıkrasındaki “Mahkemenin (Sulh Ceza Hakimi) verdiği son karara karşı, CMK’ya göre itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde yapılır.” şeklindeki hükmün yaptığı atfa istinaden CMK hükümlerine göre itiraz yoluna başvurabilir. İtiraz üzerine verilen kararlar CMK-Md.271, f.4 gereğince kesin olduğu için bu kararlar aleyhine istinaf ve temyiz kanun yolu kullanılamaz.
»Sulh Ceza Hâkimliklerinin kararlarına itiraz halinde itirazı incelemeye yetkili merciler CMK-268.md.3 fıkra, a) bendinde düzenlenmiştir:
“Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.”
İdari Para Cezalarının Verilmesinde Zamanaşımı Süreleri
»6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununda (KVKK) idari para cezalarının verilmesine ve infazına dair bir hüküm bulunmamakla birlikte, genel kanun olması niteliği sebebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uygulama alanı bulmaktadır. Kabahatler Kanunu zaman aşımını; 20.maddede soruşturma zamanaşımı ve 21.maddede yerine getirme zamanaşımı olarak iki şekilde düzenlemiştir.
»Kabahatler Kanunu 20.maddeye göre, “Soruşturma zamanaşımı süresi; a)Yüzbin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde beş, b) Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde dört, c)Ellibin Türk Lirasından az idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde üç yıldır.” Soruşturma zamanaşımı süresi, idari para cezasının kanunda gösterilen üst sınırı esas alınarak belirlenir. Kabahat fiilinin işlenmesinden itibaren maddede belirtilen süreler içerisinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından söz konusu kabahatler hakkında gereken idari yaptırımın uygulanmaması halinde bu sürelerden sonra soruşturma, zamanaşımına uğrayacak ve artık herhangi bir idari yaptırım uygulanamayacaktır. Soruşturma zamanaşımı kabahat fiilinin işlenmesi ya da neticenin gerçekleşmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır.( Kabahatler Kanunu 20.madde 4.fıkra)
»Kesinleşen bir idari para cezalarının Kabahatler Kanunu 21.madde 2.fıkrada düzenlenen yerine getirme zamanaşımı süreleri içinde yerine getirilmesi gerekmektedir: “Yerine getirme zamanaşımı süresi; a)Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasına karar verilmesi halinde yedi, b)Yirmibin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasına karar verilmesi halinde beş, c)Onbin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasına karar verilmesi halinde dört, d)Onbin Türk Lirasından az idarî para cezasına karar verilmesi halinde üç yıldır.”
»Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından verilen İdari para cezalarının kesinleşmesi üç şekilde gerçekleşebilir: a) Hakkında idari para cezası uygulanan gerçek veya tüzel kişinin, Kabahatler Kanunu 27.md. gereğince, kararların tefhim veya tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde sulh ceza hâkimine başvurmaması halinde kesinleşmesi, b) Sulh ceza hâkimine süresi içinde başvurulduğu halde, Sulh ceza hâkiminin “başvurunun reddine” veya “idari para cezası miktarını azaltarak başvurunun kısmen kabulüne” karar vermesi halinde, Kabahatler Kanunu 29.md. gereğince kararın kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde CMK hükümlerine göre İtiraz yoluna başvurmaması halinde kesinleşmesi c) Süresi içinde İtiraz yoluna başvurduğu halde, itiraza bakan sulh ceza hâkimi tarafından itirazın reddedilmesi kararı verilmesi halinde kesinleşmesi.
»Kabahatler Kanunu 21.madde 4.fıkraya göre ise “Zamanaşımı süresi, kararın kesinleşmesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren işlemeye başlar.”
- Kişisel Verileri Koruma Kurulu Tarafından Veri Sorumluları Siciline Kayıt Yükümlülüğüne İlişkin İstisna Kriterinde Değişiklik Yapıldı
- TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINDA KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI HAKKI
- Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak İşlenen Gerçek Kişi, Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat İsteyebilir mi?
- İptal Kararı İle Mesleğine Dönen Davacının Mesleğinden Ayrı Kaldığı Döneme İlişkin Kendisine Yapılan Ödemenin, Faizleriyle Birlikte Ödenmesi Talebiyle Açılan Davada, Dava Açma Süresine İlişin Verilen Bölge İdare Mahkemesi Kararı
- Sosyal Medyadaki Paylaşım Dolayısıyla Verilen Disiplin Cezası Nedeniyle İfade Özgürlüğünün İhlal Edilmesine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
- Kişisel verilerimizi nasıl koruyabiliriz?-TRTHABER için Kathleen